Mezar Taşına Yazılacak Bir İsim İle Yetinme
Bir isimle yaşarız...
Ve arzu ederiz ki biz öldükten sonra ardımızdan hayırla yâd etsinler ismimizi…
Mezarımızın başucuna dikilecek bir taşta künyemiz yazar. Falancanın oğlu veya kızı filanca… Doğum tarihi, ölüm tarihi vs vs. ve ruhuna Fatiha…
Ara sıra mezarın önünden geçenler tanıdıksa mezardaki “Aaa bak filanca burada yatıyormuş.” derler ve lütfederlerse bir Fatihâ okurlar… İyi birisi ise mezardaki “iyi adamdı… Allah (CC) gani gani rahmet eylesin” falan derler…
Yok, eğer zalimlerdense mezarda yatan “Eee ölümlü dünya işte… Yaptı yaptı ne oldu…” derler ve isteksizce rahmet okurlar (veya okumazlar)…
Ardımızda bıraktıklarımız mezar taşımıza baktıkça hatırlar bizi yâda eski fotoğraflara ya da laf arasında adımız geçtiğinde…
Oysa bazı insanlar vardır ki adları mezar taşına değil kalplere yazılmıştır. Yaşadığı, çalıştığı, bulunduğu mekânlara ve tarihe görünmez harflerle yazılmıştır bu kişilerin adları…
O kişi ki ünlü bir mimardır ve Halice bakan bir tepenin üzerindeki muhteşem bir camii'nin kubbelerinde görünmez harflerle yazılıdır adı…
Bazen bir ressamdır o kişi ve gülümseyen bir “kadın”’nın tebessümüne yazılıdır ismi…
Bir şairdir… Milyonlar okur ayakta yazdığı şiiri özgürlük tadında, kazanılmış zaferlerin gururu, vatan için ölenlerin hatırası ile ve okuyanlar mısraların arasında adını bulur şairin…
Ya da sıradan bir yeniçeridir… Ancak, İstanbul surlarının burçlarından birinde, bir sancağın dibindeki cansız bedenindeki 40 ok yarasıyla yazılmıştır tarihe ismi…
Bazen bir işçidir… El işinde kendi işi gibi çalışan… Belki milyonlar adını bilmez ama ustası patronu, yetiştirdiği çırağı hatta işini gördüğü veya hizmet ettiği müşterisi hiç unutmaz onu…
Tarihe adını yazmanın iki yolu vardır aslında ya zalimlerden olursunuz her işiniz zulümdür ve kötülüğünüzle anılırsınız ya da hayırlı bir insansınızdır, her işiniz hayırdır ve adınız, yaşadığınız hayatınızla, ortaya koyduğunuz eserinizle, yaptığınız işle, yetiştirdiğiniz ustayla, ardınızda bıraktığınız salih veya saliha evlatla anılır ve rahmet arzulanır sizin için Mevlâ’dan…
Ben derim ki, öldükten sonra adınızın bir mezar taşına yazılmasıyla yetinmeyin…
Öyle bir baba olun ki evladınızın kalbinde dursun adınız… Öyle bir eş olun ki eşiniz bir ömür rahmetle ansın sizi… Öyle bir dost olun ki, dostlarınız bir araya geldiğinde sizi anmadan bir Fatiha lütfetmeden ayrılmayı içlerine sindiremesinler… Öyle bir takım oyuncusu olun ki… Takımınız sizden sonra bile başarıya koşarken hep size şükran duysun… Öyle bir patron olun ki çalışanlarınız sizden razı olsun... Öyle bir çalışan olun ki patronunuz sizden helallik istesin...
Kısacası izinizi bırakın kalplerde, mekânlarda ve yaptığınız işlerde...
Allah aşkına, değer verdikleriniz uğruna, kendinize olan saygınızın hatırına işiniz de iletişimiz de ilişkiniz de kaliteli olsun…
Allah’ım bizi şeytanın ve nefsimizin elinde oyuncak olup zalimlerden biri olmaktan muhafaza et. Sen bize adı hayırla yâd edilecek, arkamızda bırakacaklarımızın ruhumuza bir Fatiha okumaya lütfedecekleri, kendilerinden razı olunan kişilerden olmanın yolunu göster. (Amin)
Salam Muhabbet ve Dua ile…